Перевод: с турецкого на все языки

со всех языков на турецкий

ileri gelmek

  • 1 ileri gelmek

    происходи́ть, проистека́ть, возника́ть

    Türkçe-rusça sözlük > ileri gelmek

  • 2 ileri gelmek

    v. arise from, result from, be based on, be derived from, rest on, come, root in, set forth

    Turkish-English dictionary > ileri gelmek

  • 3 ileri gelmek

    hatin pêş

    Türk-Kürt Sözlük > ileri gelmek

  • 4 ileri gelmek

    to result from, to arise from

    İngilizce Sözlük Türkçe > ileri gelmek

  • 5 ileri

    1. subst Vorderraum m; Vorderteil m, n; Vorderseite f; Zukunft f;
    … ilerisi (das) Kommende, die Folgen pl; (das) Weitere;
    -in ilerisine gitmek gründlich prüfen (A), einer Sache (D) auf den Grund gehen
    2. adj weiter vor, weiter vorne; Vor-, vorderst-; vorgeschoben (Linie); früher; fortschrittlich;
    ileri yaş vorgerückte(s) Alter
    3. int vorwärts!
    4. adv nach vorn, weiter vor;
    -i ileri almak vorrücken (lassen), nach vorn nehmen; Uhr vorstellen; jemanden befördern;
    ileri atılmak (oder çıkmak) vorstürmen (a MIL); nach vorn stürmen;
    ileri geçmek vorwärts kommen (im Beruf); (-i jemanden) überholen, überflügeln;
    -den ileri gelmek herrühren (von D), entstehen (aus D), fam kommen (von D); vorangehen; vorankommen (im Beruf);
    ileri geri etmek sich in die Haare geraten;
    ileri geri konuşmak einfach so daherreden;
    ileri geri söz unbedachte Worte n/pl;
    ileri gitmek (oder varmak) vorangehen; fig zu weit gehen; Uhr vorgehen;
    ileri görüşlü weit vorausschauend;
    -i ileri götürmek zu weit treiben (A);
    -i ileri sürmek besonders Presse meinen; sagen, betonen; Argumente vorbringen, anführen; Gedanken ausdrücken; Ansicht vertreten; Vorschlag machen

    Türkçe-Almanca sözlük > ileri

  • 6 ileri

    I s <- si>
    \ilerimizde ağaçları gördük wir sahen die Bäume vor uns
    2) daha \ileri gidelim mi? sollen wir noch weiter gehen?
    3) ( gelecek) Zukunft f
    II adj
    1) ( önde bulunan) vordere(r, s)
    2) ( saat)
    saat beş dakika \ileridir die Uhr geht fünf Minuten vor
    3) ( önceki) vorherige(r, s)
    4) ( fig) fortschrittlich, progressiv
    \ileri teknoloji fortschrittliche Technologie
    5) ( yaş) hoch, vorgerückt
    \ileri yaş hohes Alter
    \ileri yaşta ( olmak) in hohem [o vorgerücktem] Alter (sein)
    1) vorwärts
    bir şeyden \ileri gelmek von etw herrühren
    \ileri gitmek vorwärtsgehen ( saat); vorgehen; ( fig) zu weit gehen
    2) \ileri sürmek vorschieben; ( bir savı) aufstellen; ( bir düşünceyi) äußern, zur Sprache bringen, vorbringen
    yorgun olduğunu \ileri sürdü er gab vor, müde zu sein
    IV interj
    \ileri! vorwärts!

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > ileri

  • 7 ileri

    вперёд
    * * *
    1.
    передово́й врз. ; пере́дний

    ileri hatвоен. передова́я ли́ния, передовы́е пози́ции

    ileri karakol — сторожево́е охране́ние

    ileri düşünceler — прогресси́вные иде́и

    ileri görüşler — передовы́е / прогресси́вные взгля́ды

    ileri ülkeler — ра́звитые стра́ны

    2.
    1) впереди́, да́льше

    ilerimiz kış — впереди́ у нас зима́

    ilerisini düşün — поду́май о том, что бу́дет да́льше

    masayı biraz ileri çekelim — подви́нем стол немно́го вперёд

    3) - den бли́же чем

    kardeşten ileriyiz — мы бли́же, чем родны́е бра́тья

    3.

    ileri borusu çalmak — игра́ть сигна́л "вперёд! / в атаку!"

    ••
    - ileri atılmak
    - ileri çıkmak
    - ileri geçmek
    - ileri gelmek
    - ileri gitmek
    - ileri sürmek

    Türkçe-rusça sözlük > ileri

  • 8 ileri

    "1. the front, the area or part which lies to the front: Trenin ilerisini göremiyoruz. We can´t see the front section of the train. 2. the next part (of a road, a course, a job): İlerimizde deniz vardı. In front of us lay the sea. Yolun ilerisi çok virajlı. The next part of the road is full of curves. Bu işin ilerisi pek kolay olmaz. The next part of this job won´t be very easy. 3. the future, the time yet to come; the time which lies just ahead: İlerimiz kış. Winter is just around the corner. İleriyi hiç düşünmedin mi? Haven´t you ever thought about the future? 4. mil. advance, forward, situated near the front: ileri komuta yeri advance command post. 5. fast (clock, watch, etc.): Saatim iki dakika ileri. My watch is two minutes fast. 6. /dan/ ahead of, before, (something) which precedes: Tacimah bizden ileri sınıflardan birindeydi. Tacimah was in one of the classes ahead of us. 7. advanced; beyond the elementary stage; ahead of others. 8. advanced (age, years): Hoşkadem oldukça ileri bir yaşta aşka düştü. Hoşkadem fell in love at a rather advanced age. 9. Forward!/Onward! 10. forward, forwards, to the front; out in front; onward, onwards. -si 1. the future. 2. the farther part. 3. the rest, what is still to come. - almak /ı/ 1. to move (something) forward, move (something) towards the front. 2. to promote (someone). 3. to set or put (a clock, watch) forward. - atılmak to spring forward; to rush forward. -den beri for a long time now. - çıkmak to come forward. - evre advanced stage. - geçmek 1. to go forward, go to the front. 2. to be promoted. - gelenler important people, prominent people, notables, worthies, bigwigs. - gelmek /dan/ to be caused by, result from, be due to. -sini gerisini düşünmemek/hesaplamamak/saymamak /ın/ not to give a thought to the consequences of (something). - geri konuşmak/laflar etmek/söylemek to speak in an offhanded and tactless way, talk offhandedly and tactlessly. - gitmek 1. to advance, progress. 2. to go too far, go beyond the bounds of what is considered acceptable. 3. (for a clock or watch) to gain time, be fast. -sine gitmek /ın/ 1. to consider (something) in depth, go into (something) in detail. 2. to see (something) through. -yi görmek to foresee the future. - görüş foresight, prescience. - görüşlü foresighted, foresightful, farsighted, prescient (person). - götürmek /ı/ to take (something) too far, carry (something) too far. - hat mil. front line. - karakol mil. outpost; outlying picket. - marş! mil. Forward, march! - sürmek /ı/ 1. to drive (someone, something) forward. 2. to put forward, set forth (an idea). - varmak to go too far, go beyond the bounds of what is considered acceptable."

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > ileri

  • 9 tam

    tam <- mmı> voll, ganz, gesamt; vollständig; genau, gerade (ein Monat usw);
    tam bölüm MATH Divisor m, Teiler m;
    tam adamını bulmak den richtigen Mann finden; scherzh den „Richtigen“ finden;
    -e tam gelmek jemandem passen (Schuhe usw);
    tam gün ganztags;
    tam iki yıl zwei volle Jahre;
    tam o aralık gerade ( oder genau) in diesem Augenblick;
    tam pansiyon Vollpension f;
    tam saat beşte genau um fünf Uhr;
    -in tam tersi genau das Gegenteil G/von;
    tam tersine genau umgekehrt;
    tam üstüne basmak ins Schwarze treffen;
    tam üye Vollmitglied n;
    tam vaktinde zur rechten Zeit;
    tam yol schleunigst;
    tam yol ileri mit Volldampf voraus;
    tam yüklü voll beladen

    Türkçe-Almanca sözlük > tam

См. также в других словарях:

  • ileri gelmek — 1) (bir şeyden) oluşmak, meydana gelmek O kadar üşümesi trende saatlerce hareketsiz kalmasından ileri geliyordu. S. F. Abasıyanık 2) (bir şeyden) neden olmak 3) (bir şeyden) bağlı bulunmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ileri — is. 1) Herhangi bir şeye göre daha ötede olan yer, geri karşıtı 2) Bir şeyin ulaşılacak yönü Yolun ilerisi düz. 3) Henüz gelmemiş zaman, gelecek, sonra 4) sf. Önde bulunan İleri karakol. İleri hat. 5) sf. Doğrusundan daha çok gösteren (saat) Saat …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • NEŞ'ET — Meydana gelmek, vücuda gelmek. Büyüyüp kat ve kamet sahibi olmak. Yetişmek, ileri gelmek. * Çıkmak. Kaynak olmak …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • neş'et — (A.) [ ﺖﺌﺸﻥ ] kaynaklanma, ileri gelme, doğma, doğuş. ♦ neş et etmek kaynaklanmak, ileri gelmek …   Osmanli Türkçesİ sözlüğü

  • neşet etmek — doğmak; ileri gelmek; kaynaklanmak …   Hukuk Sözlüğü

  • fark atmak — ileri gitmek, çok üstün gelmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • HAYSE-BEYSE — İleri gidip geri gelmek, bir halde durmak. * Karışıklık. * Şiddet ve darlık …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • üst — is. 1) Bir şeyin yukarı, göğe doğru olan yanı, fevk, alt karşıtı Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor. H. E. Adıvar 2) Bir şeyin görülen yanı, yüzü Bu sefer taşın üstünden… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • MÜTESABIK(A) — Müsabaka eden. Birinden üstün gelmek için çalışan. * İleri geçmek için yarışmak, birisinden ileri geçmek …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • azmak — 1. is., ğı, hlk. 1) Küçük su birikintisi, gölcük 2) Bataklık 2. nsz, ar 1) Taşkınlıkta ileri gitmek, kötülüğünü artırmak Çocuklar azdı. 2) Deniz, ırmak vb. kabarmak, taşmak Deniz azdı. 3) Yara, hastalık etkili, tehlikeli duruma gelmek Bazılarının …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • — is. 1) Bir sonuç elde etmek, herhangi bir şey ortaya koymak için güç harcayarak yapılan etkinlik, çalışma İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir. S. F. Abasıyanık 2) Bir değer yaratan emek 3) Birinden istenen hizmet veya birine verilen… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»